"Aydın olmɑk için önce insɑn olmɑk lâzim. İnsɑn mukɑddesi olɑndır. İnsɑn hırlɑşmɑz, konuşur, mɑruz kɑlmɑz, seçer . Aydın kendi kɑfɑsıylɑ düşünen, kendi gönlüyle hisseden kişi. Aydını yɑpɑn; ‘uyɑnık bir şuur, tetikte bir dikkɑt ve hɑkikɑtin bütününü kucɑklɑmɑyɑ çɑlışɑn bir tecessus.." Cemil Meriç
Ana Sayfa » » 2017 Mart Ayının İlk Söyleşi Konugum oku_yorum_blog

2017 Mart Ayının İlk Söyleşi Konugum oku_yorum_blog

Yazar By Tapusuz.seyyah on Salı, Mart 14, 2017 | 21:02

Evet, herkese merhabalar efendim.
En son söyleşimi ne zaman hatırlamıyorum baya bir ara verdikten sonra yeni  bir söyleşi konuğumla karşınızdayım. Kendisini instramdan güzel paylaşımları sayesinde tanıdım. Aynı zamanda, kendisi bir blog yazarı. Bitmedi yazarpereset.com adlı sitenin yazarlarından ve editörlerinden birisi. O her şeyden önce bir anne, o bir kadın, o bir geleceğin öğretmen adayı ve o bir kitap kurdu. Şimdi gelin isterseniz Sevgi hocamın, o gizemli dünyasına bir bakış atalım. Ben hazırım, siz de hazırsanız söyleşimiz başlasın o vakit.
Efendim, öncelikle olarak davetimi kabul edip değerli zamanınızı bize ayırdığınız
için teşekkür ediyorum. Ve hoş geldiniz diyorum.
Sevgi: Onur hocam, müsaade ederseniz size Onur hocam diye hitap etmek istiyorum, ben de size teşekkür ederim. Kıymetli platformunuzda sizinle sohbet etmek benim için değerli bir deneyim olacak. Hoş bulduk.


Onur:Degerli Sevgi hocam,biraz bize kendinizden bahsedermisiniz?Sevgi hanım,kimdir veya kendinizi nasıl tanımlarsınız?Sizi tanımlayan en iyi kelimeler nelerdir?

Sevgi: Onur hocam aslında bana dünyadaki en zor soruyu yönelttiniz. Otuz beş yıllık hayatım bana şunu öğretti ki; insanın kendini tanımlaması en zoru. Zaten felsefe de böyle başlamadı mı? ‘ Ben kimim?’… Sanırım beni ben değil, en yakınlarım tanımlayabilir. İlginçtir daha dün akşam kızım beni tanımladı. ‘ Anne, tek derdin hep biraz daha fazla okumak ve yazmak.’ Sanırım kendim için yapabileceğim en iyi tanım bu; hep daha fazla okumak ve yazmak isteyen bir insan. Tek kelimeye indirgeyecek olursak, bir öğrenci… Allah bana uzun bir ömür nasip ederse, doksan yaşıma da gelsem; hep öğrenci kalacağım. ‘İnsan için ancak çalıştığı vardır.’ (Necm /39) ayeti ve ‘Günü gününe eşit olan bizden değildir.’ Hadisi yaşam rehberim.


Onur: 2-Her zaman merak etmişimdir; bunu da sormadan edemeyeceğim. Sevgi hanımın,hayata bakış açısı nasıldır? Güzel bakan güzel düşünür; güzel
düşünen hayatından lezzet alırmış. Bence tüm mesele budur.

SEVGİ 2: Onur hocam öyle doğru söylediniz ki; size katılmamak elimde değil. Her şeyin özeti bu aslında. Hayat akıp gidiyor. Elbette pürüzleri, sıkıntıları da beraberinde getiriyor yaşadıklarımız. Lakin; ne olursa olsun her sıkıntının bir de güzel yanı vardır. Hiçbir şey yoksa bile bizi büyüten, olgunlaştıran bir yönü var sorunların.
Sorunların dışında genel bakış açıma gelince; o da her şeyin iyi, güzel, olumlu yanını görmeye gayret ederim. Zaten öykülerimde de bu bakış açımdan faydalanırım. Huzurevi ziyaretinde eski fotoğraflarını gösterip, hayatını anlatan bir kadını yazarken de, görme engelli bir kızın hikayesini kaleme alırken de yaptığım tam olarak budur Onur hocam. Çok sevdiğim bir cümle vardır: ‘ Hayat sana limon veriyorsa, sen limonata yap.’ Diye. Sanırım hayatım boyunca yaptığım buydu. Limonları alır, biraz şeker ve su ile limonata yaparım ve yoluma devam ederim. En büyük savunma mekanizmam budur.


Onur: 3-Okur-yazar insanların hayatlarının bana göre diğer insanlardan farklı
olması gerekir. Bu farkı yaratabilmeleri için de özel ilgi alanları olması gerekir.
Düşünmek ve bunları yazıya dökebilmek ayrı bir meziyettir. Sevgi Hanımın, bu
meziyeti geliştirmesinde yardımcı olan ilgi alanları nelerdir?

SEVGİ: Kendi çapımda iyi bir gözlemci olduğumu düşünüyorum. Bir belediye otobüsünde seyahat ederken yaptığım tek şey seyahat değildir mesela. İnsanları, mekanları gözlemlerim. Onlar üzerine hikayeler uydururum. Nereden geliyorlar, nereye gidiyorlar. Ne yerler, ne içerler. Ya da o mekan hangi olaylara ev sahipliği yapmış olabilir. Hepsini zihnimde canlandırmak isterim.

İkinci özelliğim ise kitap ve yazar ayırt etmeksizin okumak… Evet; tüm iyi yazarların dediği de bu zaten. Ben de bu yoldan gidiyorum. Okuyorum. Tür, yazar, görüş ayırt etmeden, yargılamadan okuyorum. Yarım bıraktığım kitaplar yok mu? Elbette var. Mina Urgan’ın ‘ Bir Dinazorun Anıları’ kitabını okuyana dek ben de elindeki kitabı sürüne sürüne bitirmeye çalışanlardandım. Mina Urgan elindeki bir kitaptan şikayet eder dostu Necip Fazıl’a. Necip Fazıl da keskin zekasıyla sorar: ‘ Kestiğin kavun kelek çıksaydı bitirmeye gayret eder miydin?’ diye. Mina Urgan da ‘Hayır.’ Der. ‘ E öyleyse?’ der üstat da.

Bu satırları okuyalı yıllar oldu fakat öyle bir benimsedim ki o cümleleri. Ne zaman beni beslemediğini düşündüğüm bir kitap okusam rahatlıkla yarıda kesip başka bir kitaba başlayabiliyorum.

Özellikle roman ve öykü türünü okuyorum çünkü hayal dünyamı en çok o iki tür besliyor.
Vakit buldukça sinema filmleri izlerim. Özellikle klasikleri izlemeyi seviyorum.
Ve gün içinde vaz geçilmezim müzik. Klasik müzikten tutun da rock müziğe geniş bir yelpazade tutarım dinleyeceğim müzikleri. O anda hangi ruh halindeysem ona göre bir seçim yaparım.

Öykülerimde genelde insan hikayeleri anlatıyorum. Tek birey üzerinden anlatmayı seviyorum. Sanırım bunu da iyi bir dinleyici olamama borçluyum. Yanlış anlaşılmasın, iyi bir dinleyici, olduğum kanısına ben varmadım. Genelde çevremdekiler, üstelik yeni tanışmış olduklarım da dahil, bunu bana söylerler. Sanırım doğuştan iyi bir dinleyiciyim. Dolayısıyla beslendiğim noktalardan biri de bu. Hem boş boş da dinlemem. Çoğu zaman kendimi dinlediğim kişinin yerine koyar, onun hissettiklerini hissetmeye çalışırım. Psikolojisini çözmek isterim karşımdakinin.
Yazdıklarımın çoğu benim yaşadıklarım değildir. Ben aslında başkalarının hikayelerini anlatmayı seviyorum daha çok. Ya da kurguladığım hikayeleri. Bunu yapmak iyi hissettiriyor. Bazen anlattığım bir karakterle günlerce meşgul oluyorum. Durup durup onun için yazdıklarımı düşünüyor, mutlu oluyorum.

onur4- Üçüncü soruya paralel bir soru sormak istiyorum. Konu okumak ve
yazmaktan açılmışken; okuma ve yazma eylemini nasıl tanımlardınız?
Örneğin: okuma deyince size neyi çağrıştırıyor? Aynı şekilde yazma eylemi?

SEVGİ: Okumak bana tek kelimeyi çağrıştırıyor: öğrenmek. Dediğim gibi ben bir öğrenciyim. İşim bu. Dolayısıyla okumak da işimi gerçek kılan en büyük eylemim.
Yazmak ise; biraz daha farklı. İçinde yine elbette öğrenmek de var. Çünkü en çok yazarken öğreniyorum. Ne öğrendiğime gelince; yazarken neyi ne kadar öğrendiğimi öğreniyorum. Fakat içinde biraz da daha aktif rol oynadığım için beni harekete geçiren ve bana enerji veren güzel bir hareket alanı da var. İşte bunun için yazmak tutkum. Yaşadığımı hissettiriyor bana. 

Onur:5-Yazı yazmak bir sanattır. Buradan hareketle yazı yazmamızı
etkileyen bazı faktörler vardır: Bunlardan en önemlisi psikolojidir.
Sevgili Sevgi hANIM, sizce psikolojinin yazılarınızın üzerindeki etkisi
nedir? Mesela yazı yazarken düşünsel boyutunuzu neler etkiliyor?

SEVGİ: Yazmak ciddi anlamda bir sanat Onur hocam. Ben bu eylemde daha çırağım. Hatta çırağın çırağı bile olabilirim. Daha yolun başındayım. Sorunuza ancak amatör bir pencereden yanıt verebilirim.

Yazı yazmak tıpkı bir yemek gibi çeşitli malzemelerden oluşuyor . Bence de psikoloji bu malzemelerden en önemlisi.
Yazdıklarım genellikle beslendiğim kitaplar, filmler, müzikler, insanlar, mekanlar ve dinlerken empati kurduklarım olduğu için çoğu zaman kendi psikolojimi bir yana bırakabiliyorum. Tıpkı bir oyuncunun role girmesi gibi ben de anlatacağım kişinin psikolojisine bürünüyorum. Dolayısıyla öykülerimi kaleme alırken içinde bulunduğum psikoloji bana ait olmuyor.

Söz konusu deneme yazılarım olunca iş değişiyor elbette. İşte o zaman hangi ruh halindeysem öyle bir yazı koyuyorum ortaya. Bazen beni sinirlendiren bir olay yazarken kızgınlığımdan besleniyorum, bazen hiciv yazısı yazarken iyice keyifleniyorum. Dolayısıyla yazdıklarım ve ruh halim birbirini sürekli tetikliyor. Zaten duygular olmasaydı edebiyatın hiçbir türü meydana gelemezdi.

Onur:6-Hayatımızın vazgeçilmezleri yani dostlarımız yani kitaplarımız…
Onları seçerken nelere dikkat edersiniz?

a)kapak tasarımı

b)İçerik

c)yazı puntosu

d)yazarın yetkinliği

e)yayın evi

f)fiyat

Tuhaf gelecek Onur hocam ama bunlardan hiçbiri. Benim de henüz çözemediğim tuhaf bir önsezim var. Elime aldığım ya da hakkında bir şeyler duyduğum bir kitabı hissedebiliyorum. Onun içinde bana hitap eden bir şeyler var, diyebiliyorum. Bugüne kadar çok az yanıldım. Sanırım kitaplarla aramda özel bir bağ var. Kitap seçimimde en çok hislerime güveniyorum. Hayat hislerimizle hareket etmek için yanlış bir alan ancak hislerime güvenip hareket edebildiğim yegane alan kitap seçimlerim.

bu noktadan hareket edersek; bu yapısal döngüde yukarıdaki
şıkların kitap seçimlerinizdeki etkileri nelerdir? Bizimle
paylaşabilir misiniz?

0nur:7-Kitap incelmesi zor bir uğraş olsa gerek. İncelediğim
kadarıyla hemen hemen bütün türlerinden kitap kritiği yapmış
bulunuyorsunuz. Kitap türleri de kendi aralarında gruplara
ayrılmakta:

Roman-Hikaye, Anı-Biyografi, Tarih, Felsefe, Siyasi-Politik, Ekonomi,
Edebiyat, Dini, Yabancı Diller, Kişisel Gelişim, Psikolojik, Bilimsel....

Hangi kitap türlerinden hoşlanıyorsunuz? Yoksa siz de ben yemek
ayırt etmem diyenler gibi kitap seçmem ne olursa okurum diyenlerden
misiniz?

Aslında hem öyle hem de öyle değil Onur bey. Bu durumu şöyle açıklayabilirim. Dediğiniz gibi her türü okumaya gayret ederim. Bunun yanında günceli de takip etmeye çalışıyorum. Ancak her gurmede olduğu gibi benim de seçtiğim türler var. Hikaye anlatmayı sevdiğim için öykü ve roman türünün yeri bende ayrıdır. Anlattıklarım insan hikayeleri olduğu için de psikoloji türüne karşı ayrı bir ilgim var. Çünkü onlar birbirinin ayrılmaz parçaları. Hikayelerimde genelde insan çözümlemesi üzerinden gittiğim için psikoloji türünü ayıramam. İnternet ortamında paylaşmadığım ve kitaplaştırmaya hazırlandığım bir projem var. Tamamen insan hikayelerinden oluşan bir öykü kitabı üzerinde çalışıyorum.
Saydığınız türler içinde bir zamanlar, kişisel gelişim kitaplarıyla çok ilgilendim. Faydasını gördüklerim de var, bana yeni bir şey katmayanlar da. Ancak son yıllarda daha çok öykü, roman ve psikoloji kitapları ile ilgiliyim.
Okumaktan en az zevk aldığım kitaplar ise; siyasi/politik kitaplar. Zaman zaman okuyorum fakat açıkça söylemeliyim ki; zevk almıyorum o türden. Hayatım boyunca siyasetten hoşlanmadım. Sanırım nedeni bu.


Onur:8-Benim kitap felsefem şudur; okuduğum kitap bana bir şeyler
katabilmeli. Beni diğer insanlardan daha donanımlı hale getirmeli.
Bilmediğim konuları öğretmeli. Bana yeni bir vizyon çizmeli. Yani kısaca
benim kitabım, beni diğer insanlardan bir adım tutabilmeli. Sorum
geliyor: Okuduğunuz kitaplar hayatınızda ne gibi değişikler meydana
getirdi? Okuduğunuz kitapların sizin üzerinizdeki (+) ve (-) yönleri
nelerdir? Bu konuda ketum olmazsanız sevinirim: D

Elimden geldiğince açık anlatacağım ben de hocam :D
Benim okumaya bakış açım da o yönde. Daha önce de ifade ettiğim gibi; ben bir öğrenciyim. İşim öğrenmek ve işim gereği birincil malzemem de kitaplar. Sizin de bloğunuzda değindiğiniz bir nokta var. Hep aynı yön ve akımı okumak gibi bir hataya düşebiliyor insanlar. Aynı görüşleri sürekli okumanın kattığı bir şey yok insana. Bir önceki soruda da belirtmiştim. Yine aynı örneği vereceğim. Kişisel gelişim kitaplarının meşhur olduğu dönemde, ben de art arda, üstelik aynı yazar ve yayınevinin kitaplarına takılmıştım. Çıkan tüm kitapları alıyor, okuyordum. Bir zaman sonra sürekli aynı yazıları okuyormuş gibi bir hisse kapıldım. Yani o hataya bende düştüm her okuyucu gibi.
Bu bana çok önemli bir şey öğretti; sürekli aynı yönde okumak bir zaman sonra yeni bir şey kazandırmıyor.
Profilimi inceleyip bana soranlar oluyor. ‘Bir resimde Kur’an-ı Kerim meali paylaşıyorsun, bir sonraki resimde solcu bir yazarın romanını. Neden böyle?’ Diye.
Ben de diyorum ki; neden olmasın? Evet, neden olmasın? Her türün, her yazarın, yazılan her yazının bir kıymeti var. Mühim olan okuduklarımızı olduğu gibi kabul edip hayatımıza tatbik etmemek. Kur’an-ı Kerim’de defalarca insana soruyor Allah. Akletmez misiniz?, düşünmez misiniz?, diye. Okuyabildiğim her şeyi okurum. Akıl süzgecimden geçiririm.
Dikkat ettiğim başka bir nokta ise şu; okuduklarım bana yeni bir bakış açısı kazandırabiliyor mu? Bakış açımı ne kadar geliştiriyor?
Ve esas nokta şu; okuduklarım bir buğday tanesinin başını eğdiren tohumlar gibi, benim başımı ne kadar eğiyor. :D
Biliyorsunuz hocam. Boş buğday tanelerinin başı hep diktir. Dolu buğday tanelerinin ise yere doğru eğik. Okuduklarım bana yeni bilgiler katarken beni ne kadar olgunlaştırıyor? Bununla ilgileniyorum daha çok.

Onur:9-Türkiye’deki okur-yazar kitlesinden umutlu musunuz? Bu konuda
yapmış olduğunuz bir araştırma var mı?

Yapmış olduğum bir araştırma yok Onur hocam ama bu konuda keskin bir gözlemim var. Evet, çok ama çok umutluyum. İnstagram umuduma umut katıyor. 15-21 yaş grubu aralığından sohbet ettiğim kardeşlerim var. Okumaya istekliler ve tüm zamansızlıklarına rağmen kitap okumaya zaman ayırıyorlar. Sosyal medyanın olumsuz yönünü konuşuyoruz çoğu zaman ama böyle müspet sonuçlar da geliyor çok şükür. Kitap okuma akımı başladı, çok şükür böyle güzel şeyler de moda oluyor.
Bazen genç arkadaşlarımız eleştiriliyorlar. Popüler kitapları okudukları için. Ben buna karşıyım. Hayır, bırakalım okusunlar. Bugün popüler yayınları okurlar yarın merak eder klasiklere başlarlar. Daha sonra başka bir alana merak salarlar. Bu işler böyle başlar. Şimdi kitap okumaktan alabilecekleri kadar zevk alsınlar. Sahne tozu yutan bir tiyatrocu misali onlar da kitap tozu yutsunlar. Bu kadar kalın çizgiler onları kitap okumaktan büsbütün soğutur. Başka bir işe yaramaz.

Onur:10- Yazarı olduğunuz blogunuz kuruluş öyküsünden biraz bahsedebilir misiniz?
Sizi blog kurmaya sevk eden faktörler nelerdi mesela?

Geçen seneye kadar yazdıklarımı paylaşmaya çekiniyordum. Yeterli olmadığımı düşünüyordum. Aslında hala yeterli değilim, dediğim gibi çırağım ben.
 Geçen yıl usta yazar Suzan Mumcu’yu evinde ziyaret ettim. Ailemle dostlukları geçmişe dayanır. Benim çocukluğumu bilir. Sağ olsun, eksiklerimi, hatalarımı bulup bana gösterdi. Onun eleştirilerini almak benim için bir onurdur. Sonra olumlu eleştirilerini söyledi ve beni yüreklendirdi. Bloğumu açmamda sayın  Suzan Mumcu’nun eleştirileri ilk sıradadır. 
Önceleri instagram platformunda paylaşım yapıyordum. Sonraları paylaşımlarımı takip edenler de beni yüreklendirdi. Ben de kolları sıvadım ve bloğumu açtım. Siz de fark ettiniz; teknoloji konusunda biraz zayıfım. Kendimi yavaş yavaş geliştiriyorum. :D
Daha sonra çok daha güzel bir gelişme oldu ve yazarperest.com dan önce yazarlık sonra editörlük teklifi aldım. Yazılarımı bu güzel platformda da paylaşıyorum. Çok genç ve dinamik bir ekip. Çok çalışkanlar. Sürekli yeni projeler peşinde koşuyorlar. Sağ olsunlar, beni de dahil ettiler. Yakında çok hoş projelerimiz olacak.

Onur:11 Herkesin yazma eyleminde bir amacı vardır; dolayısıyla sahip olduğunuz
blogun sosyal bir misyonu var mıdır?

Öykülerimde ve düz yazılarımda, denemelerimde olayları kendi bakış açım ile sunma gayreti içindeyim. Benim gibi öğrenmeyi meslek edinmiş arkadaşlara farklı bir bakış açısı ile seslenmek misyonum. Elbette eksiklerim hatalarım olabilir. Gelişmeye, öğrenmeye açım. Aynı açlık hissini paylaşanlarla ortak bir platform olarak görüyorum bloğumu. Amacım beraber büyüyebileceğim insanlarla bir araya gelmek.

Onur:12-Biliyorsunuz ki, misyon ve vizyon farklıdır. Sizin gibi ciddi yazar arkadaşların,
mutlaka hayatta olduğu üzere vizyonları vardır. Blogunuzun vizyonu hangi
temeller üzerine kuruldu, biraz anlatabilir misiniz?

Vizyon, geleceği görmekle alakalı bir kavram. Yazarlık, bir meslek olarak ele alındığında epey soyut kalıyor. Onun için ben daha çok öğrenci olarak tanımlıyorum kendimi. Düşüncelerini kendi bakış açısı ile kaleme alan bir öğrenci. Vizyonum; gelişim üzerine. Daha çok daha çok öğrenebilmeyi amaçlıyorum. Öğrendikçe öğrendiklerini kendi bakış açısı ile harmanlayıp kaleme alma yeteneğine sahip bir insan olabilmeyi hedefliyorum.
Hayatı basit yaşamayı ilke edinmiş bir insanım. Bence bu da bu kadar basit olmalı.

Onur:13-2017 yılında (oku_yorum_blog) blogu okuyucularına ne gibi yenilikler sunacak?

Haziran ayına kadar okul yoğunluğum nedeniyle aynı çizgide gitmeyi planlıyorum. Haftanın beş günü evde olamama rağmen günüm neredeyse dakikası dakikasına planlı. Bazı günler yoğunluktan evden çıkamıyorum. Ben de evini ofise çevirenlerdenim. Tempomu kendim ayarlıyorum ancak iyi bir patron değilim :D miskinlik hakkı tanımıyorum kendime. Dolayısıyla bloğum için de projelerim var ancak planlaması haziran ayından sonraya.

Bir öykü dizisi yayınlamayı düşünüyorum. Ana hatları zihnimde ve not kağıtlarımda mevcut. Ayrıca maalesef çok etkin olmadığım iki yabancı dilim var. İngilizce ve Arapça. Onları da geliştirmeye başlamayı planlıyorum. Gün gün gelişimimin günlüğünü de bloğumdan paylaşacağım. Onun da zamanlaması hazirandan sonraya. Elbette bunlar benim planlarım. Bir de İlahi plan var ki; o neler getirir bilemem. Benim niyetlerim bu yönde.

Onur:14Son olarak okuyucularınıza buradan iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı?

Bu sorunuza şu anda içimden geldiği gibi aklıma düşen ilk düşünce ile cevap vermek istiyorum Onur hocam. Hayat gerçekten çok kısa. Makamlar, mevkiler geçici. İnsanı zinde tutan ise gönül verdiği eylemler, işler. Ben beni zinde tutanı buldum. Okumak, yazmak ve öğrencilik… Dileğim herkesin gönlündeki işi bulması ve geçici dünyaya faydalı ve kalıcı izler bırakması.

Onur hocam size bir kez daha teşekkür ederim. Kıymetli platformunuzda sizinle sohbet etmek benim için çok güzel bir deneyim oldu. Söyleşimizi okuyan bir kişiye bile biraz olsun faydam dokunabilirse ne mutlu bana. Esen kalın.

Evet,sorularım burda son bulmakta.Kendi adıma şunu rahatlıkla ifade edebilirim ki,sorular da güzedi,aynı güzeliklikte cevaplar da şahaneidi.Kendimi usta bir gazeteci,karşımdaki Sevgi hanımı da,ünlü bir yazar gibi hissettim.Gerçekten bu söyleşi içime sindi diyebilirim.İleri ki günlerde kısmet olursa söyleşimizin 2 veya 3 kısmınıda gerçekleştirmek dileğim.Bize değerli zamanı ayırdığı için ve de vermiş olduğu güzel cevaplardan ötürü değerli Sevgi hanıma teşekkür etmek istiyorum.İlerde başarılı bir öykü yazarı olacağından eminim.Başarılarının devamanı dilerim.Esen kalın.












Bu makaleyi paylaş :

+ yorum + 1 yorum

15 Mart 2017 09:24

Soylesi yapmayali baya uzun zaman oldu.Neyseki artik geri donus yazimizi tamamladik.Daha nice guzel yazilara.

Yorum Gönder

 
Support : Creating Website | Johny Template | Mas Template
Copyright © 2011. Tapusuz seyyah:Gezdiklerim,okuduklarım - All Rights Reserved
Template Created by Creating Website Published by Mas Template
Proudly powered by Blogger